Hayat Kavanozu - taş, çakıl ve kum
Eklenme Tarihi: 22 Ocak 2013, 23:53
Profesörün kavanoz, taş, çakıl ve kum ile verdiği ders. Fransız Profesörün Amerika'nın en büyük şirketlerinin üst düzey yöneticilerine verdiği dersin hikayesi. "Önce büyük taşlar" , "hayat kavonozu" gibi isimlerle bilinen hikaye. The jar of life - Stones, pebbles and sand.
Profesörün kavanoz, taş, çakıl ve kum ile verdiği ders. Fransız Profesörün Amerika’nın en büyük şirketlerinin üst düzey yöneticilerine verdiği dersin hikayesi. “Önce büyük taşlar” , “hayat kavonozu” gibi isimlerle bilinen hikaye. The jar of life – Stones, pebbles and sand.
Hayat Kavanozu
Fransa Kamu Yönetimi Okulu Profesörlerinden biri, Amerikalı büyük şirketlerin üst düzey yöneticilerine etkili zaman yönetimi konusunda ders vermesi için davet edildi.
Elit yöneticiler sıralarında oturmuş, ünlü profesörün ağzından düşecek her kelimeyi yazmak için bekliyordu. Yaşlı profesör yavaşça her yöneticinin tek tek gözlerine baktı ve nihayet “bir deney yapacağız” dedi.
Masanın altından bir kavanoz çıkardı. Kavanozun içine, yine masanın altından çıkardığı tenis topu büyüklüğündeki taşları dikkatli biçimde koymaya başladı.
Kavanoz ağzına kadar dolupta daha fazla taş alamayınca, “Kavanoz doldu mu?” diye sordu. Salondaki herkes birlikte bağırdı: “Evet!”
“Sahi mi?” diye karşılık verdi profesör. Masanın altından biraz çakıl taşı çıkardı. Kavanozu önce sallayıp daha sonra içine çakıl taşlarını koydu. Kavanozu tekrar salladı. Böylece küçük taşlar büyük taşların arasında kendilerine yer buldular. Ve aynı soruyu bir kez daha sordu:
“Kavanoz şimdi doldu mu?”
Yöneticiler, profesörün ne yapmak istediğini yavaş yavaş anlamaya başlamışlardı. İçlerinden biri “Herhalde hayır!” diye cevapladı bu soruyu.
“Güzel!” dedi profesör ve masanın altından bu defa biraz kum çıkardı. Kumu kavonoza boşaltmaya başladı. Kumlar büyük taşlarla çakıl taşları arasındaki boşlukların hepsini doldurdu. Sorusunu bir defa daha sordu:
“Kavanoz doldu mu?”
Yöneticiler hep bir ağızdan “Hayır!” diye bağırdı.
Bir defa daha “Güzel!” dedi ve masanın altından bir sürahi su çıkardı ve kavanoza ağzına kadar su doldurdu. Kavanozun artık tamamen su ile dolduğu söylenebilirdi.
Profesör salona dönüp sordu:
“Bu deneyden çıkarmamız gereken büyük hakikat nedir?”
Bir yönetici elini kaldırdı ve çıkardığı dersi özetledi:
“Programınız ne kadar dolu olursa olsun, gerçekten gayret ederseniz, o programa birkaç toplantı ve görev daha ilave edebilirsiniz.”
“Hayır” dedi profesör. “Bu deneyin bize öğrettiği şey şu: Eğer büyük taşları önce koymazsanız, bir daha asla koyamazsınız.” Salona bir sessizlik çöktü. Tüm yöneticiler profesörün sözleriyle ne anlatmak istediğini tam olarak anlamışlardı.
Sonra konuşmasına devam etti.
“Sizin hayatınızdaki ‘büyük taşlar’ ne? Sağlığınız? Aileniz? Arkadaşlarınız? Hedefleriniz? Sevdiğiniz şeyleri yapmak? Bir uğurda savaşmak? Kendinize zaman ayırmak?
Hayatımızda yer alması gereken büyük taşların ne olduğunu unutmamalıyız. Eğer böyle yapmazsak, hayatımızı diğer önemsiz şeylerle uğraşarak kaçırmış olacağız. Eğer küçük şeylere öncelik verirsek, (çakıl,kum), hayatımız önemsiz şeylerle dolup geçecek, bizim için daha önemli olan şeylere az zaman kalacak veya hiç zaman kalmayacak. Bu nedenle, kendi kendinize şu soruyu sormayı hiçbir zaman unutmayın, “Senin hayatının büyük taşları ne?” Bunu belirledikten sonra hayat kavanozunuza önce onları koyduğunuzdan emin olun!
NOT: “The jar of life – Stones, pebbles and sand” isimli bu hikaye 2004 yılından bu yana word dosyası olarak sitemizde yayınlanıyordu. Bazı düzeltmeler yapılarak yeniden yayınlanmıştır.
Yorumlar